Geçen akşam elinde cd ile Funda geldi. Bunu sen çok seversin dedi. Arada bir yaptığımız dertleşme gecelerinden biri. Şaraplarımızı kadahlere doldurduk ve o sırada cd çalmaya başladı. Çok uzaklardan tanıdık bir ezgi.
İzlediğim sırada ne kadar etkilenmiştim. Ne kadar içimi ısıtmıştı naif Mario'nun aşkı. "Postacı" ya da "Il Postino" filminin albÜmünü getirmiş arkadaşım. Her şarkı bana yavaş yavaş filmi hatırlattı. Baştan sona tekrar izlemiş gibi hissettim.
Küçük bir adada yaşayan Postacı Mario, Beatrice'e aşıktır ve bu sevgili onun için o kadar ulaşılmazdır ki. Aynı adada sürgün hayatı yaşayan şair Pablo Neruda'dan yardım ister. Neruda Mario'ya sözcüklerin gizemini öğretir ve böylece Mario duygularını Beatrice'in kalbine ulaştırmayı başarır.
Neruda'nın şiirleri güz rüzgarı gibi sarar sizi.
Sabah adlı şiirinde şöyle seslenir,
Çıplak, sen ellerinden biri gibi basitsin,
düz, toprağa benzer, küçük, saydam, yuvarlak:
ay-çizgilerin ve elma-patikaların var:
çıplak, ince uzunsun çıplak bir buğday tanesi kadar.
Çıplak, bir Küba gecesi kadar mavisin;
saçlarında sarmaşıklar ve yıldızlar var;
çıplak, sen geniş ve sarısın
Bir altın kilisede yaz kadar.
Çıplak, tırnaklarından biri gibi ufacıksın—
eğik, kurnaz, gül renkli, gün doğuncaya
ve sen yeraltı dünyasına çekilinceye kadar,
Sanki uzun bir tünele düşmüş gibi, elbiseler ve angaryalar:
aydınlık ışığın söner, giyinir – yapraklarını döker—
ve çıplak bir el olur tekrar.
Zerger'in minik güvercini kanatlansa, ayağına takılı mektubu bize ulaştırsa, içinde şiir olsa...
|
yüzük, postacı güvercin |