Kanser hastası olan Dilek, kanser hastalarının ilaç bulamadığı için yaşadığı sıkıntıları anlatmak için Bakan'a yaklaşır. Ve bu temasın karşılığında eline sıkıştırılan bir kaç yüzlükle ödüllendirilir. "Al canım bu senin işini görür!" diye.
Böylece içini rahatlatmıştır bakan Bakan. Ahşap kolçaklı, metal aksam makam koltuğuna uygun davranmış olarak yoluna devam eder. Onda ne Deniz'in hatırası kalır ne de memleketin ilaç derdi...
...
Bir de Dilek'in hikayesi var,
Dilek, aydınlık, gökyüzünde güneşin parladığı ışıklı bir sabah yataktan kalkar. O gün için bir sürü planı vardır: Okul, sınavlar, ödevler, hazırlıklar... Ama önce hastaneye gitmeli ve kaç gündür unuttuğu sonuçları alması gereklidir. İlk otobüse atlar ve soluğu laboratuvarın kapısında alır. Sonuçlar elinde, ürkek bir merakla doktorun odasının yolunu tutar. Acabalar kafasında dizi dizi, değiller peşi sıra. Ya öyleyse!
...
Dilek'in hikayesi, hastalığı, ve tedavisinden öte yüreği, cesareti...
Onu dilenci yerine koyan %60 viskon, %40 polyester, ince dokuma, lacivert.
"Az mı verdim acaba?" diye mi düşünür"?
Joanna Nealey "Hand in hand" |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder