29 Temmuz 2011 Cuma

giz

  Bakmak ve görmek... Şu bildik soru. Gerçekliğin sadece küçücük bir kısmını keşfediyoruz. Herhangi bir şeyi bütünüyle görmeye de hiç tahammülümüz yok. Oysa ufak bir çaba, çok daha derinlere inmeyi, detayları yakalayabilmeyi sağlayabilir. Acaba görmek istediklerimize biz mi karar veriyoruz? Bulunduğumuz yer, birikimlerimiz, çevremiz değil mi tüm bu bakış açısını etkileyen.
  Peki kendimizi ne kadar gösteriyoruz? Ne kadar açığız en yakınımızdakine bile. Hep bir giz saklı değil mi?  Biraz itinayla sana kendini sunan kıpkırmızı, pırıl pırıl cevher.  Anna- Maria Zanella'nın takılarında olduğu gibi.
Veniziana Rossa


cuore bionico rosso


Bocca

26 Temmuz 2011 Salı

şiddet!

     Meral, Ceylan, Esra, Ayşe, Güldünya ve daha niceleri. Şiddete kurban giden kadınlar... Kimi kıskançlığın kurbanı oldu kimi töre cinayetinin ve bir sürü tuhaf nedenin. Sebepleri sunarken konuştu ağızlar... 
    Çaresiz kaldı kadınlar.  Devlete sığındılar ama olmadı; kaçmaya çalıştılar, saklandılar ama bulundular. Kadın olmanın yalnızlığıyla bırakıldılar. 
    Elbette herkes duyarlı olmalı. Kadın olarak şiddete seyirci kalmayalım! Aramızda çeşitli bakışlara,sözlü tacizlere maruz bırakılmayan var mı? Sürekli derli toplu olayım diyerek kendimizi denetlemiyor muyuz? Yaşam alanımızın sınırlandırımasına izin vermiyor muyuz? Aslında biz de tüm bu olanları -sessizliğimizle- destekliyoruz. O zaman "hayır" demenin zamanı geldi. 




Laurie Schram'den white wedding adlı yüzükler. Beyaz rüyanın altında kalan kanlı gerçeklik.




23 Temmuz 2011 Cumartesi

Nuruosmaniye

    Kapalı Çarşı'da gezmeyi çok severim. Daha çocukken annemin eline takılmış çarşının serinliğinde bir oraya bir buraya savrulurdum. Şimdi ise kendimi kalabalığın akıntısına bırakıyorum. Ses ve beden selinin ortasında bilmediğim sokaklara dalıp kaybolmaya, yeni dükkanlar keşfetmeye çalışıyorum. Kocaman bir oyun alanı. Harikalar diyarı gibi her kapısı farklı bir dünya vaadediyor.
    Nuruosmaniye kapısı bu aralar değişim halinde. Sokağın yeni düzenlemesi, açılan kafeler ve mağazalar başka bir hava katmış. Tam da burada neler oluyor bakalım diyerek merakımı avutmaya çalıştığım sırada Özlem Tuna'nın galerisini keşfettim.
    Tuna'nın  son çalışmasının adı "Kairos". Yunan mitolojisinde fırsat tanrısı olarak biliniyormuş.Ayaklarında ve omuzundaki kanatlar onu yakalanamaz kılıyor. Ancak önüne çıkılabilirmiş. Yunanlılar da bile fırsatın hızla ilişkilendirmesi şaşırtıcı. Ancak kelimenin diğer anlamı çok daha güzel. Ölçülebilen zamanı değil bizim zamanımızı temsil ediyormuş. Sanki hissettiğimiz zaman, bizi yöneten sınırlayan değil, içinde kendimizi bulabildiğimiz zaman. Ya da Nuruosmaniye'de ağaçlara asılı kalan zaman.

                                                                    Pür yüzük
                                                 

                                                                   Pür Broş

                                                                      Kıvrım

21 Temmuz 2011 Perşembe

marañón

    Adını kaju yemişinden almış. İşlerinde doğduğu toprakların izleri. Renkler ve desenler içiçe girmiş, dans ediyor. Kulaklarda Buena Vista.

      Lorena  Barriento. Çok genç bir tasarımcı. Kübalı köklerinden dinlediği hikâyeler tasarımlarını biçimlendiriyor. Rengarenk ipleri beklenmedik bir çarpıcılıkla dokuyor.
Geometrik desenler boyutlanıyor takılara dönüşüyor

19 Temmuz 2011 Salı

bazı şeyler, bazı zamanları nasıl bekliyordu?

    Elimde İnci Aral'ın yeni kitabı. "Şarkını Söylediğin Zaman". Tanıdık birilerinin sohbetine katılmış gibi okuyorum. O anlatıyor, ben başımı sallıyorum, gülümsüyorum. Hikayeler onun ağzında hep farklı tatlanır.
   Bu rutubetli günlerde efil efil bir kahve buldum ve okumaya verdim kendimi. Sorgulamadan anın tadını çıkartıyorum. Bekliyorum.


Bu yüzük, Madrit'te küçücük bir dükkandan. Tesadüfen buldum. Bir grup sanatçı, deriden, iplerden, filelerden, vs. türlü türlü formlar yaratıyor ve sergiliyor. Tierra ortak bir platform, bir tür imece. Doğaya ve çevreye saygıyla, kültürel değerleri muhafaza ederek el işini geliştirmeye çalışıyorlar.

17 Temmuz 2011 Pazar

dönüşüm

    Ne kadar çok tüketiyoruz değil mi? Her gün elimizde alışveriş poşetleriyle evin yolunu tutuyoruz. "Ömürlük bunlar" lafı çoktan lügatımızdan çıktı. Hayata dair herşey hızlı ve kısa süreli. Hep daha fazlasını, daha değişiğini istiyoruz. Yeni olana tutkuyla sarılıyoruz, eskiye tahammülümüz kalmıyor. Tâ ki o da bize vintage denen "yeni" bir paketle sunuluncaya kadar.
    Bir de dönüşüm meselesi var. Biz nesnelerin ömrünü hızla sonlandırırken onlardan tekrar değer yaratanlar. Kanımca çağımızın en kötü icadı olan plastikleri, pet şişeleri dönüştürenler. Onlara hiçbir zaman sahip olmadıkları değeri sunuyorlar.
  Gülnur Özdağlar, bir mimar. Ama öte yandan ödüllü bir tasarımcı. Pet şişeleri topluyor, kesiyor, ısıtıyor ve bizim için takılar, aksesuarlar, kaseler yaratıyor. Pet şişelere yeniden hayat veriyor.

İKSV'nin Şişhane'deki tasarım mağazasında çok farklı çeşitlerini görebilmek mümkün.



15 Temmuz 2011 Cuma

benim gizli bahçem

   Yeşile doyamıyorum. Şehrin göbeğinde yaşıyorum. Hergün zenginleşme hırsıyla başlayan yeni bir inşaat gözlerime çelme atıyor. Ama yine de tüm çabalara rağmen, bir şekilde yeşil varolmaya devam ediyor. Balkonlardan sardunyalar fışkırıyor, oya ağaçları kaldırımları süslüyor, çınar ağaçları tüm ağırlığıyla seyrediyor şımarıklıkları. Sıcaktan bunalan kuşlara su verir gibi ikram ediyorum sevgimi, elimden sadece bu geldiği için.
   Bir de görmek istiyorum her yerde. Dianne Karg Baron saksılardan çıkarmış yeşili, ellerimize, kulaklarımıza taşımış. Ağaçlar parmaklarımızı sarmış, çimenler kulaklarımızdan fışkırmış. Öyle olabilir mi acaba? Binaları örten sarmaşık, ruhu çirkin insanları da sarar mı kendi güzelliğiyle? Neyse ben hayal etmeye devam edeyim

                                                Spring has sprung, the grass is riz, 2006

                                                                     Bonsai 6

Bonsai

Umemodaki Bonsai

12 Temmuz 2011 Salı

kalabalık

   Yaz, kış farketmiyor. sürekli koşturmaca halindeyim. Her zaman önümde yetiştirilmesi gereken işler, yeni hazırlanan projeler listesi duruyor. Bir de çağımızın hastalığı hiçbir şeye de  "hayır" diyememe. Evet, tabii tabii,elbette, neden olmasın...  peki ya neden olsun?
   En çok da beni kafamdaki koşturmaca yoruyor. Beynimin içi dieter dill design'daki yüzükler gibi, kalabalık. Oysa şöyle bir açma kapama düğmem olabilse de bir süre hiçbir şey düşünmesem, öyle kalabilsem. İyi olmaz mı?



8 Temmuz 2011 Cuma

kuruntu

   İçim içimi yiyiyor. sinirliyim, gerginim, mutsuzum... Sanki binlerce küçük kurtçuk içime salınmış beni tüketiyor. Bir kaç gündür Hakan Günday'ın "AZ" kitabını okuyorum. Okumuyorum aslında yutuyorum. Yazarın anlattığı gerçeklik öyle bir sarsarak uyandırıyor ki, sizin hayatınınz yanında kocaman bir yalan kalıyor.
    Sonra zaman geçiyor, yavaş yavaş kuruntularınız evcilleşiyor. Unutuyorsunuz, unutuyoruz... dünyanın en güzel ilacı "unutmak". Ama ben unutmak istemedim, kendimi farkında kılabilmek için küçük bir işaret kazıdım. İşte böyle birşey çıktı. "Kuruntu"


5 Temmuz 2011 Salı

sodamore

      Bekledeğim zaman geldi. Soda Galeri'nin yaz sergisi başladı. "Sodamore", 28 Ağustos'a kadar devam edecek. Sergilenen takılar dilerseneniz sizin olabiliyor da. Ben sergideki modern takı sanatçılarından en çok Estonya doğumluTanel Veenre'in algılama biçimini ve yorumlamasını sevdim. Dokulara verdiği tat çarpıcı. Bir kaç tane çalışmasının resmini buldum ve bloğa koymadan edemedim. Tabi  Zwetelina Alexieva'da başka biri... Farklı bir ruh. Alexieva bu blog da daha çok konu edilecek. Şimdi sadece ismini analım.




not: Keşke resimleri de gerçekleri kadar etkileyici olabilselerdi.

1 Temmuz 2011 Cuma

sakinlik

yavaş şehirler, seyreltilen hayatlar, sakinleşen ruhlar...
bu duru halin takıdaki yansımaları. yine bir İspanyol, Miguel Gasso.