16 Mayıs 2012 Çarşamba

dokunmak

     Bir gün tüm hisler giderse... Peki biz duyularımızı yavaş yavaş kaybederken hala insan kalmaya devam edebilir miyiz?

    Öyle bir zaman gelir ki adı konulmayan yeni bir mikrobun etkisiyle yavaş yavaş tüm duyular kapanır.  Önce koku. Ne yağmurdan sonraki toprağın kokusu ne fırından yeni çıkmış taze ekmek ne de sevgilinin teninin kokusu. Bütün bildik kokulara dair izler kaybolur. Kokuyla canlanan hatıralar da belleğin arka duvarlarına gömülür. Kokuların olmadığı bir dünyada yaşamaya alışırken ve yine de hayat devam ediyor derken...

     Sadece bununla kalmazsa... Ya ses de giderse. Konuşan ama ses çıkartamayan ağızlar.
Yazıyı  yeniden keşfederiz belki de. Kelimelerin zarafetini, inceliğini.  Belki de konuşmanın tahakkümünden kurtulmaktır, kurtuluştur. Olamaz mı?

    Ama bir de duymamaya da başlarsak. Gıcırtılar, tıkırtılar, vuruşlar, mırıltılar, konuşmalar; anları bütünleyen müzik, şarkılar, orkestra, konserler  hepsi gitti. Dans da gider mi peşi sıra? Duymadan dans etmeyi öğrenemez miyiz?

    Sadece bakan gözler kaldı geriye... Karanlık bastırdığın da ne olacak? Görmeyen, duymayan, konuşamayan insan...

     Gözlerimi kapıyorum. Işığın turuncusu bile sızmıyor göz bebeğime. Kulak tıkaçlarım takılı ve sesimi de bir süreliğine unuttum. Hala benim işte o her zaman ki ben. Aynı zihin akışı... Hisler gitti . Ama hala bir şey var. Beni ben yapan.
 
    Dokunmak. Parmak uçlarımdan bedenime dalga dalga yayılan his. Kolumu yasladığım ahşabın pürüzlü yumuşaklığı, ellerimde şekillenen metalin soğukluğu, kitap sayfasındaki incelik, kumaşın kayganlığı... Ve yalnız değilim. Kedimin tüyleri arasında ısınırken elim, dost nefesinin sıcaklığı, bebeğin teninin hassaslığı, sevgilinin yuvarlaklığı hala benim.

Sam Tho Duong


Sam Tho Duong, 2009

        Vietnam'da doğmuş ve ilk gençlik yıllarında Almanya'ya taşınmış Sam Tho Duong'un yarattığı dokular başka hiçbir duyunun varlığını gerektirmiyor gibi. Parmakların arasında dağılan incinin yuvarlaklığı ile metalin pürüzlerinin yarattığı uyum başka bir tatminin kapılarını aralıyor. Kaldı ki değer kavramı artık anlamını yitiriyor. İnsanlığın başlangıcından bu yana altının,zümrütün, safirin ya da pırlantanın parıltısına aldanış artık yok. Duong'un sarı ve beyaz tuvalet kağıtlarını inci gibi yuvarlayarak yarattığı takılar yeni kurulan dilin dışa vurumu. Belki de böylesi daha iyidir.


Sam Tho Duong 'Sanf & Sicher' (toiletpaper)

Sam Tho Duong 'Sanf & Sicher' (toiletpaper)
* Yazının yollarını "Perfect Sense" filmi açmıştır ve herkese tavsiye edilir.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

göz bağı



attombri venezia

       

  Çok zaman geçmiş... seyahatler, koşturmalar, kaşınmalar, sızlanmalar eh arada bir de kahkahalar derken...
Bahar geldi diyerek coşan taşan ruhum hazza teslim etti kendini. nerede yeşil, nerede park yayılalım yatalım tadında.
Şimdi yırtma zamanı. Gözdeki bağı, ruhtaki miskinliği.